Avcılığın tanımı
Sayın Derin Türkömer’in “Av tutkusu” kitabından ;
“ İnsanoğlu ancak benliğindeki hayvanı geçici olarak yaşatabildiği süre boyunca doğaya dönmüş olur. Eğer doğaya dönüşün o berrak ve kutsal mutluluğunu tatmak istiyorsak doğanın bir parçası olan hayvanlarla ilişki kurmalı, onlarla kendi yaşam ortamları içinde karşılaşmalı, meydan okuyuşlarıyla yüzleşmeli ve onları izlemeliyiz.
İşte bu töresel oyunun ismine avcılık diyoruz çünkü avcılık her şeyden önce hayvanları taklit etmektir. Kendini bu yoldan doğaya teslim eden avcı için dağların sisli havasında büyüleyici bir mutluluk vardır, kayalar daha anlamlı bir görünüme bürünür, ormanlar ise değişik boyutlar kazanır. Ancak unutmamak gerekir ki bu oluşum avcı için peşine düştüğü avıyla arasındaki ilişkiden kaynaklanmaktadır. Ve giderek derinleşen bu mistik bağlantı sonucunda avcı benliğindeki hayvanı yaşamaya başlar, kovaladığı avı gibi olur… böylece doğayla birleşir ve onun bir parçası hisseder kendini.”
Editörlüğünü Emine Gürsoy Naskali ve Hilal Oytun Altun’un yaptığı “Av ve Avcılık Kitabı”ndan;
“Av bir iktidar gösterisidir.Av, gücü sembolize eder.,muktadir ve iktidarda olmayı temsil eder. Hükümran taraf ile tabi tarafı kesin çizgiyle ikiye ayırır. Muktadir tarafın elinde mızrak, ok, silah, yırtıcı kuş bulunur,parmağında ok yüzüğü veya şahin yüzüğü, kovuğunda(veya şapkasında) sülün gibi bir kuşun tüyü bulunur, seni yakaldım der gibi. Avcı avına yukarıdan bakar . tabi taraf eğiktir, yeniktir,dize getirilmiştir. Hükümdar avcıdır. Avcı kuşlarda bu sebeple iktidar simgesidir. İktidarın düzenini yansıtır biçimde, hükümdarın çevresinde maiyeti bulunur, av partisi bir nizam ve merasim çerçevesinde gerçekleşir. Avlanan hayvan ne kadar güçlü ve ihtişamlı olursa hükümdarın gücü de o oranda büyür. Bu sebeple hükümdarlar, kahramanlar; aslan, kaplan avlarlar, ejderha öldürürler.”
Son Güncelleme (Pazartesi, 14 Aralık 2009 21:25)